8 Ekim 2012 Pazartesi

MİSStanbul =)

"İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul" demiş Ümit Yaşar Oğuzcan.

İstanbul sevilmeyecek şehir mi ? Gittikçe gidesi, gezdikçe gezesi geliyor insanın. Keşfedilecek yer, yapılacak şey çok İstanbul'da.

En son bundan tam bir ay önce gitmiştik Neslihan ve Defne'yle. Neslihan'la facebookta mesajlaşırken birdenbire "Haftasonu İstanbul'a gidelim mi"diye yazıverdim. O da "gidelim" "gitmeyelim" ya da "bilmem ki" filan demedi. Yazdığı şey şuydu: "Annemle bir konuşayım. Defne'yle mi yoksa Defne'siz mi geleceğim belli olsun. Ona göre biletimizi ve otelimizi ayarlayalım" oldu. Ertesi gün Neslihan Defne'li geleceğini bildirdi ve rezervasyonlar yapıldı. Defne kim mi ? Neslihan'ın dünyalar tatlısı kızı.




Kalacak yerimiz çoktu lakin, Fatih Akın'ın filmini -"Duvara Karşı" filmiydi yanlış hatırlamıyorsam- izlediğimden beri "Büyük Londra Oteli"nde kalmayı istemiştim hep. Bir kere rezervasyon da  yaptırmıştım ama, arkadaşım çok kızdığı için iptal ettirmek zorunda kalmıştım. Neslihan'a bu isteğimi söylediğimde itiraz etmedi sağolsun. Sonuç olarak Eylül ayında bir cuma gecesi atladığımız gibi otobüse, ver elini İstanbul dedik. Otelimize hayran kaldık. Herşey her yer tarih kokuyordu. Fatih Akın'ın, Hürriyet Gazetesine verdiği demeçte söylediği gibi: "Büyük Londra Oteli benim için önemli. Evim gibi, çok rahat ediyorum. Oradaki insanlar, gelip gidenler, yaşanan dramlar ilgimi çekiyor." Otelimizi çok sevmemiz, kendimizi İstanbul sokaklarına atmamıza engel olmadı tabi ki. İstanbul'lu arkadaşlarımızın eşliğinde harika bir hafta sonu geçirdik. Konukseverlikleri için, güleryüzleri için tekrar teşekkür etmek istiyorum.. Bu kez sizleri Ankara'ya bekliyoruz ama. ;)

Sonra,
Hiç hesapta yokken, bu hafta sonu da İstanbul'da buluverdim kendimi. Bu sefer, hayırlı bir iş için gittik. Esra'nın candostu Memori evleniyordu. Gitmesek olmazdı. Kanbersiz düğün olmaz demişler netekim. Yine bir cuma gecesi, ama aylardan Ekim ayında, attık kendimizi otobüse. Yer bulamadığı için Esra en arkadan almış koltuğumuzu. Daha önce hiç en arkada yolculuk etmemiştim. Rahat eder miyiz ki acaba diye düşünmedim desem yalan olur. Ama koltuklarımıza oturduğumuzda pek sevinçliydik Esra ile. Zira koltuklar iki oda bir salon konforundaydı. "Aman Esra'cım pek rahatmış bu koltuklar yahuuuu. Rahat rahat gideriz" dedim mutlu mutlu. Esra da onayladı beni, mutlu mutlu. Ve fakat, sen misin sevinen. Teker döndükten 10 dakika sonra, tam ben uyku modunu almışken, Esra bana doğru eğildi, "Ayşe, yandaki adam kustu. Ben böyle sana doğru çevireceğim yüzümü mecburen" dedi. Ben de "Tamam Esra" dedim. Adamın kustuğunu iyi ki ben duymadım ve görmedim diye sevinirken, kahramanımız bu defa duyulmaması imkansız bir şekilde yeniden kustu. Bu sefer sadece ses değil koku da inanılmazdı. Kendimi hemen koridora attım. Orta kapının oradaki merdivenlere çöktüm. Esra da geldi. Bir süre sonra otobüs durduruldu. Muavinler adamı dışarı çıkardı. Arkadaşın derdi neydi bilmem ama, otobüse binmeden önce epeyce içmiş. Kustuğu koltuğu temizlediler. Jandarmayı aradılar ki, adamı alsınlar diye. Bu şekilde yola devam edilmezdi zira. Adam için de zor olacaktı, biz yolcular için de. Bir buçuk iki saat jandarma gelsin diye bekledik. Fakat jandarma adamı almamış ! Gerekçesi de, adam kavga etmediği, küfür etmediği sürece kimseye zarar vermiş sayılmazmış. Neyse efendim, adamı yanımızdan aldılar, şoförün yanındaki muavin koltuğuna oturttular. Biz de Esra ile kolonyalı mendilleri burnumuza tıkamak suretiyle yolculuğumuzu tamamladık. İstanbul'a vardık. Cumartesi gününü önce Moda'da, sonra İstiklal'de geçirdik. Pazar zaten düğünümüz vardı. Tekneyle Boğaz turu yaparak Memori ve Setenay'ın evliliklerini kutladık. Dönüş yolunda da heyecan, adrenalin yakamızı bırakmadı. Otobana kendini atan bir adama (adam demek doğru oldu mu bilemedim !) çarpmamak için, az daha otobüsümüz öndeki araçlara çarpacaktı. Şoförün ustalığı, refklekslerinin kuvveti sayesinde kazadan kıl payı kurtulduk ama herkesin yüreği ağzına geldi.

Neyse efendim. Kötü anıları bırakalım da, İstanbul fotoğraflarına bakalım.

Büyük Londra Oteli, Eylül 2012

Büyük Londra Oteli, Eylül 2012

Büyük Londra Oteli

Garipçe Köyü

Garipçe Köyü

Güzelcehisar




6 Ekim 2012, Moda
6 Ekim 2012, Moda

6 Ekim 2012 Haydarpaşa Tren Garı

6 Ekim 2012, Moda


6 Ekim 2012 Kadıköy'den Beşiktaş'a geçer iken...=)

6 Ekim 2012, Kadıköy'den Beşiktaş'a geçer iken... =)

7 Ekim 2012, Boğaz Turu

7 Ekim 2012, Boğaz Turu

7 Ekim 2012

7 Ekim 2012



7 Ekim 2012




















2 yorum:

  1. bak işte
    gene canım çekti
    nck nck nck

    bi dahakine vapura bincem ama bana ne bana ne bana ne

    YanıtlaSil
  2. vapura binilmemiş istanbul gezisi sayılmaz zaten. bi daha gitmemiz lazım. ;)

    YanıtlaSil