19 Haziran 2017 Pazartesi

Maldivlerdeymişim Gibi Çek Panpa !

"Maldivler'e benziyor", "Türkiye'nin Maldivleri deniyor", "Toprak yapısı Mars'taki topraklara benziyor" bu cümleler ve sosyal medyada, bloglarda gördüğüm fotoğraflar bende de bir Salda Gölü merakı uyandırmıştı. 

Ne zaman gitsem, nasıl gitsem diye düşünürken, mucizevi bir şekilde, devam ettiğim yoga eğitmenliği kursunun final kampının Salda Gölünde yapılacağını öğrendim. E doğal olarak fazlasıyla sevindim. 

Kurs bitti, kamp zamanı geldi. Salda'daydık. Kamp programı yoğundu ama biz elimizden geldiği kadar, Salda'nın ve gölün tadını çıkarmaya çalıştık. Gölde yüzdük. Kil banyosu yaptık. Sahilde yürüdük; yoga duruşları denedik. 

Gezi amaçlı gitmediğimiz için her yerini keşfedemedik. Gölün etrafında bir tur atmak isterdim mesela. Ya da, civardaki antik kentler Sagalassos ve Kibyra'yı gezmek isterdim. Bir dahaki sefere artık. 

Salda Gölü, Burdur'un Yeşilova ilçesinde. Biz Ankara'dan otobüsle gittik. Yolculuğumuz yaklaşık 7 saat sürdü.

11 Nisan 2017 Salı

Çılgın Türkler Belgrad’ı Tekrar Zaptetmiş, Ama Bu Kez Turist Olarak



İstanbul’da yaşayan ahretliğim, "Belgrad’a gidiyoruz, sen de gel" dediğinde, burun kıvırmıştım. Belgrad ne alaka, ne varmış ki orada demiştim. Ama Hatice’yle uzun zamandır seyahat etmemiştim bir, Belgrad vize istemiyordu iki, yakındı üç, ucuzdu dört. Bütün bu etkenler bir araya gelince, kendimi Hatice, Hatice'nin kardeşi Ramazan, Ramazan'ın eşi Semra ile birlikte Belgrad uçağında buluverdim.

Atatürk Havalimanından yaklaşık 1 saat 15 dakika süren bir uçuş sonrasında Belgrad semalarında muhteşem bir gün batımı eşliğinde, muhteşem bir kuş bakışı manzara karşıladı bizi. Önyargıyla geldiğim şehri seveceğimin ilk işaretiydi bu manzara. 
 

17 Haziran 2016 Cuma

İlkokuldaki Yaz Tatilleri Gibi

İlkokula giderkenki yaz tatillerini hatırlıyor musunuz ? İstediğimiz saatte uyanmalar, acıkınca yemek yemeler. Yemek ve tuvalet haricinde eve uğramadığımız, sokaklarda oyun oynayarak geçen gündüzler. Akşam yemeğinden sonra yeniden sokağa çıkıp yeniden oynanan oyunlar. Sokağa çıkmadığın zamanlarda kitap sayfalarının arasında kaybolmalar, ya da kanepeye yayılıp televizyon karşısında aylak aylak zaman geçirmeler, açık balkon kapısından ya da pencerelerden esen hafif rüzgarla havalanan perdeler. Zaman akmıyormuş, geçmiyormuş, uyuyup uyansan da, bir sonraki günün bir öncekinin aynısı olması hissi. Telaşın, acelenin, koşturmacanın olmadığı zamanlar. 

 

28 Temmuz 2015 Salı

ANDER KALSIN YEŞİL YOLUNUZ

Karadeniz'e ilk kez 2014 yılında turist olarak gidip, fahri Karadeniz’li olarak dönmüştüm. O kadar sevmiş, o kadar etkilenmiştim ki, aradan bir yıl bile geçmeden 2015 Haziran’ında tekrar gittim. Geçen sene söylentileri dolaşıyordu ama ihtimal vermemiştik. Bu yıl, o yere batasıca “Yeşil Yol Projesi” kapsamında buldozerler, iş makineleri güzelim yaylalara girmişti bile. Yeşil Yol dedikleri proje ile Samsun’dan Artvin’e uzanan, toplam 2 bin 600 km’lik bir otoban yapılması öngörülüyor. Otobanla yaylaları birbirine bağlayacaklarmış. Otoban demek, beton demek, beton demek otobanın geçtiği yerlerdeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin zarar görmesi demek. Benzin istasyonları demek. Beş yıldızlı oteller, kitle turizmi demek. İnsan kalabalığı, araç kalabalığı, egzoz kokusu, balata kokusu, korna kirliliği, çöp demek. Yeşil Yol ile ilgili rivayetler türlü çeşitli. İşin iç yüzünde madencilik faaliyetlerinin rahatça hayata geçirilmesi de var deniyor. 
Foto: İnternet

8 Haziran 2015 Pazartesi

ADA'DA YAŞAMALI İNSAN


Kedinin ciğere baktığı gibi, ben de yıllardır uzaktan baktım durdum Meis'e. Schengen vizem yoktu. Günü birlik vize pahalıydı, 5 saatliğine o kadar para vermeye değmezdi. Gitmedim. Ama günün birinde gideceğimden emindim. O gün, 18 Mayıs 2015 imiş. 4 günlük 19 Mayıs tatilinin 2 gününü Kaş'ta, 2 gününü Meis'te geçirdim. Bir gece kaldığım Meis'ten sonra, mutlu ve huzurlu bir yaşam için en uygun koşulların bir adada var olduğuna ikna oldum. Şöyle ki;


4 Mayıs 2015 Pazartesi

Frig Yolu Kaşifleri



Bir gün izin alıp da, 23 Nisan’da dört günlüğüne kaçamadım bir yere diye hüzün denizlerinde kulaç atarken, Montis Trips & Expeditions’tan gelen mesaj hızır gibi yetişti imdadıma. Hafta sonu yani 25-26 Nisan 2015 tarihlerinde, Frig Yolu’nda keşfe çıkacak ve kamp yapacaktık. Montis’den Gökhan ve Şeyda, KHBAG’dan ben, Özgür ve Yelda cumartesi sabah erkenden yola koyulduk. Tırmanışçıların mekanı Karakayalar yolumuzun üzerindeydi. 

Karakayalar

13 Nisan 2015 Pazartesi

BARCELONA, BARCELONA



Madrid’den trene binip yaklaşık üç buçuk saat süren yolculuğun ardından Barcelona’ya vardık. (Tren bileti kişi başı 40,55 Euro) Önce evimize gittik. ClassBedroom Apartments’da bir dairede kaldık. Bu daireyi elflere göre yapmışlardı ama biz 4 insan (irice de sayılırız her birimiz) sığabildik =) Son derece mütevazi dairemizde bir oda; karşısında banyo; salonda buzdolabı, lavabo, mutfak tezgahı, televizyon ve kapı arkasında iki ranza yatak vardı. Sinan ve Hamuki bu ranzalara sığışırken, biz Yelda ile ferah feza odamızda kaldık =P Bu minik, bu şirin oda için 5 geceliğine 350 euro ödedik; kişi başı 87,5 euro. Evimiz, Barcelona’nın Barcelonata denen eski liman bölgesinde, denizin neredeyse dibindeydi. Hava da güzeldi şansımıza, istesek denize bile girerdik ama vakit bulamadık ona bir türlü. 

Foto: Hakan Murat Kibar