22 Mart 2015 Pazar

TOLEDO

Don Quijote’un Şehri

3-12 Mart 2015 tarihlerinde gerçekleştirdiğimiz İspanya gezimizin ilk durağıydı Toledo. Ucuz uçak bileti bulma konusunda ordinaryüslüğe yükselen Hamuki, 2014’ün Mayıs’ında “Pegasus’un kampanyası var. İspanya’ya gidiş dönüş 266 TL’ye bilet buldum” diye mesaj yazdı. Gaza gelme konusundaki ordinaryusluğumu kimselere kaptırmayan bana, Yelda ve Sinan da eklenince, biletlerimizi alıverdik. Yaklaşık 10 ay sonra Madrid’deydik. Madrid’e iner inmez Atocha Renfe Tren İstasyonu’na gittik. Ortaçağ kenti olan Toledo’yu günü birlik gezmek yerine, gecesini de görmek, acele etmeden rahat rahat gezmek istiyorduk. Biletlere kişi başı 12.9 Euro ödedik. Yarım saat-45 dakika sonra, Toledo’nun, Endülüs mimarisinin izlerini taşıyan, iç mekanındaki çini döşemeleriyle etkileyici tren istasyonundaydık.



Taksiyle otelimiz Pintor El Greco’ya gittik önce. Valizleri bırakıp kendimizi Toledo’nun sokaklarına attık. Şansımıza hava güneşliydi. Fotoğraf çeke çeke sokaklarda dolaştık. Puerta del Sol Kapısı’ndan geçtik.




San Martin Köprüsü’nden akşam güneşinin muhteşem ışığında tabloya dönüşen şehri izledik.

San Martin Köprüsü.
 
  


San Martin Köprüsü
Hava karardığında karnımız acıkmıştı. Otelin resepsiyonundaki çocukların tavsiye ettiği Alfileritos 24 adlı bir restorana gittik. Beğenmedim. Bizim istediğimiz türden yerel lezzetleri bulabileceğimiz, Toledo’ya özgü bir mekan değildi. Büyük şehirlerdeki lüks restoranlar gibiydi. Tanıtım kitapçıklarında, broşürlerde filan adı geçiyor buranın ama meydanlarda gözünüze kestirdiğiniz, beğendiğiniz kafe-restoranları denemenizi öneririm. Nitekim otelin yakınındaki Cafeteria Carolvs daha güzeldi bana göre. İlk paella’mı burada yedim. Hiç fena değildi. Toledo’ya özgü, bademden yapılan “mazapan” adını verdikleri tatlıları da El Cafe de las Monjas’ta denedik. Beğendik.

Toledo’da nereleri gezelim ?

Müzeler, kiliseler, katedraller.
Şehrin en önemli ve görkemli yapısı, Toledo Katedrali. Katedralin önemi, İspanya Başpsikoposu’nun mekanı olmasından geliyor. El Greco, Goya, Tiziano ve Rubens’in bazı eserleri sergileniyor.

Katedral.
Iglesia de Santo Tome, El Greco’nun meşhur “Orgaz Kontu’nun Toprağa Verilişi” tablosundan dolayı ilgi merkezi. Alcazar Sarayı, San Juan De Los Reyes Manastırı, Santa Maria la Blanca Sinagogu, Cristo de la Luz Camisi, Iglesia De Los Jesuitas mimari ve dini özelliklerinden dolayı gezip görülecek yerler arasında.

Sağda Katedral. Karşıda Alcazar Sarayı.
 


El Greco'nun evi
Cristo de la Luz Camisi.

San Juan De Los Reyes Manastırı.

Santa Maria la Blanca Sinagogu.

San Juan De Los Reyes Manastırı.
Benim için Toledo, yeldeğirmenlerine savaş açan aşık, yaşlı, şövalye Don Quijote, dostu yardımcısı Sancho Panza, aşık olduğu kadın Dulcinea ve çelimsiz atı Rosinante’nin memleketi olmasından dolayı ayrı bir öneme sahip. Cervantes’in, ilk bölümü 1605 yılında yayımlanan bu eseri, edebiyatta roman türünün başlangıcı sayılıyor.


Daracık sokakları, köprüleri, meydanları, yardımsever insanlarıyla Toledo’yu çok sevdim. Burada kimse İngilizce bilmiyor. Ama bu gözünüzü korkutmasın. İngilizce sorduğunuz soruları İspanyolca uzun uzun yanıtlıyorlar. Nasıl oluyor bilmiyorum, bir şekilde anlaşıyorsunuz. Toledo'da bir gece kaldık ama bana yine de az geldi. Biraz daha uzun kalıp, gezme tozma işini daha geniş zamanlara yayarak, köprülerde, meydanlarda aylaklık etmeye de zaman ayırmak isterdim. Turizm sezonu henüz açılmadığından mıydı bilmem, fazla kalabalık değildi Toledo. İspanyol turistler ağırlıklıydı, bir de tahmin edebileceğiniz üzere, Japonlar. Geceleri de çok sakindi. 







Sercotel Pintor El Greco Oteli’nde kaldık. İnternetten otel araştırırken sanırım karşımıza ilk bu otel çıkmıştı ve biz –hadi aşık olduk demeyeyim- çok çok beğendik. Yenilenmiş bir 17. yüzyıl fırınını otel haline getirmişler. Kahvaltı dahil bir gece konaklama fiyatı 85 euro. Üç kişilik odada kaldık, dolayısıyla kişi başı yaklaşık 28.33 euro tuttu. Otelden memnun kaldık. Temizliği, konumu, kahvaltısı gayet iyiydi.


Yahudiler tarafından kurulan, daha sonra Arapların ele geçirdiği, sonra da Hristiyanlar’ın aldığı Toledo, ev sahipliği yaptığı kültürler tarafından zenginleştirilmiş bir kent. Şehirde Sefarad kültürü hala yaşatılıyor. "Sefarad", İbranice’de İspanya anlamına geliyormuş. 1492’de İspanya’dan kovulan Museviler, İspanya kökenli oldukları için kendilerine “Sefarad” adını vermişler. 16.yüzyılda Judeo-İspanyolca veya Ladino denen ve içine Türkçe, İbranice hatta Rumca’dan gelen kelimeler ve deyimlerle bezeli bir dil oluşturan Sefaradlar’ın büyük kısmı Osmanlı’ya sığınmışlar. İspanya daha yenilerde Türkiye'deki sefaradlara çifte vatandaşlık vermeyi kabul etmiş. Toledo'da sefarad kültürü son derece yoğun yaşanıyor hala. Müzeleri, kendilerine özgü ürünlerin satıldığı dükkanları, kültür merkezleri var. Çok kültürlülüğün sağladığı bu zenginliği ile de UNESCO’nun, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girmiş Toledo. 



Madrid’den önce uzun yıllar İspanya’ya başkentlik yapmış Toledo. Toledo çeliği, özellikle de kılıçları ünlüymüş. Bir de altın ve gümüş işlemeciliği. Dolayısıyla şehirdeki hediyelik eşya mağazalarının pek çoğu çelikten yapılmış kılıçlar, altın ve gümüşten yapılmış takılar üzerine. 






Çok sevdiğim Toledo'ya birkaç fotoğrafla daha veda ediyorum. Şimdilik. ;)








 


2 yorum: