Durağa doğru yürürken, birdenbire farkettim ki, takı takmamışım !
İşte o an, bir an için, kendimi çıplak hissettim.
Kendimde büyük bir eksiklik varmış gibi.
Takı takmayınca öyle hissediyorum. Gerçekten. Eskiden, deli kızın çeyizi misali ne buldumsa takar takıştırırdım. Şimdi öyle değilim, yaşla beraber insan sadeleşiyor sanki. Ama küpe-kolye takmadan dışarı çıkmam genellikle.
Neyse ki, gün içinde bu eksiklik duygusuyla başetmesini bildim. =)
Akşam, eve gelir gelmez, takılarımı fotoğrafladım.
Sonra da bu yazıyı yazıp, bugünkü unutkanlığımı belgelemek istedim ki, aynı unutkanlığı tekrar yapmayayım.
Siz de sever misiniz takıları ?
Ben bayılırım.
Hiç takı takmayan kadın var mıdır acaba ? Sanmıyorum.
Takı demişken, bir film önermeden geçemeyeceğim. Belki de izlediniz ama, yeri gelmişken hatırlatmak istedim. "Kanlı Elmas (orijinal adı Blood Diamond) filmi, Afrika'daki savaş bölgelerinde çıkarılan, savaş düzenini finanse etmekte kullanılan elmasların çıkarılması sırasında Afrikalıların nasıl sömürüldüklerini konu alır. 2006 tarihli ABD yapımı filmde Leonardo DiCaprio ve Jennifer Connelly rol almış. Ünlü pırlanta markası De Beers'in bu filmin gösterimini yasaklatmaya çalıştığını duymuştum.
Neyse efenim, taşları değerli olmasa da benim için paha biçilmez değere sahip, herbirini severek kullandığım mütevazı incik boncuklarımın fotoğraflarına bakmak ister misiniz ?
Bu fotoğraftaki kolyeyi Kaş'tan almıştım. Kaş'tan almış olduğum herşey benim için ekstra önem taşır. Dolayısıyla bu kolyeyi çok severim. Yaklaşık iki yıl süren kolyeye uygun, aynı renk ve boyda küpe arayışım, ümidimi yitirmeye yüz tuttuğum bir zamanda, Kök Çarşısı'nda, Gözde adlı gümüşçüde, mutlu sonla noktalandı.
Balık burcuyum ben. Ama balık figürünü sevmemin bununla ilgisi yok. Neyle ilgisi var ? Denizi sevmemle ilgisi var tabi ki. Sarı olanın altındaki iki balıklı kolyeyi de Kaş'tan aldım. Bayıla bayıla takıyorum. Sarı kolye Ankara'dan, yine Kök Çarşısından.
Bu ortasında gerçek papatyalar olan küpeler de Kaş'tan. Ne kadar sevdiğimi yazmama gerek kalmamıştır artık değil mi ? Küpelerle birlikte Ankara'ya döndükten sonra, bu sefer de küpelere uygun kolye aradım uzun süre. Bu arayışım da Atakule'deki Oğuz Gümüş'e bu çakma mercan kolyeyi yaptırmamla sona erdi.
Bu kolye, Yargıcı'dan. Oranın aksesuar ve takılarına da bayılıyorum bu arada. Marka ve mağaza isimleri veriyorum yazıda, ayıp oluyor mudur acaba ? Görgüsüzlük gibi mi oluyor ? Bilemedim. Neyse.
Bu yusufçuk kolye ucu da Yargıcı'dan. Zinciri koptu. Takamıyorum. Tamir ettirmem lazım.
Hmmm... Bu küpeler ise Accessorize'dan. Kelebek figürüne bayılıyorum.
Neyse artık neyi nereden aldığımı yazmayacağım.
Halka küpeleri de pek severim.
Ve, yüzüklerim.
İlk blog yazım burada sona eriyor.
Bakalım bir dahaki sefere ne yazacağım ?
seni de bütün takılarını da yerim kadın
YanıtlaSilfüzel misin şirin misin nesin
takı mevzuunda beni bilirsin :)
Tailly Weijl'i tek geçerim..
bir ara ben de çekiim benimmki,leri
kareler nefis olmuş stok fotoğraf kıvamı eline gönlüne sağlık
öptüm yedim ısırdım
Bilmem mi, yazarken seni ve Tailly Weijl'i düşündüm zaten ;) Benimkiler net değil. Tripodla çekmedim, ondan herhalde. Ama çekerken çok keyif aldım. Daha uygun bir ışık ayarlayıp, tripodla çekmeyi deneyeceğim bir de. E hadi, senin takılarını da görmek istiyorum ;)))))
YanıtlaSilçok keyifli bir blog yazısı olmuş :) o kelebek küpeler bana çok tanıdık geldi bi de ;) ben de incik-boncuk bayılırım. hem kendi aldıklarım hem hediyelerim, hepsinin benim için özel bir yeri vardır. takılarımı saklamakla ilgili sorunlar yaşıyorum ama, takı askısı, hediye ahşap kutu, sepetler... hiçbiri yetmiyor. bir de sanırım b en de küpeleri, kolyeleri, yüzükleri ...vs ayrı ayrı saklama takıntısı var, belki normaldir sizde de vardır ne bileyim :)))
YanıtlaSilbende eğer takımsa, takımları ayrı ayrı saklama hastalığı var. ama takım olmayan kolyeleri, yüzükleri, küpeleri ben de ayrı ayrı saklamayı seviyorum. buna da ne kutu yetiyo, ne sepet, ne bişey. evet ! var öyle bi sorunsal Nilcanım =)
YanıtlaSilhah iyi, en azından normalim :)
YanıtlaSilbalık burcusun sen demek bak bunu da öğrenmiş oldum, şimdi anladım biz niye iyi anlaşıyoruz, iki su burcu :)))
sen de mi su burcusun ? 15 Kasım su burcu mu oluyo ???
YanıtlaSilben ateş burcuyum
YanıtlaSilondan mı kanınız kaynıyo bana
ahahah
aslanlık kontenjanından özgüven tavanda :))
ben de ayrı saklarım yüzük kolye filan diye
ama ayşecanım gibi takımsa ayrı bir kutuda takım halinde
ve yer sorun
ve işin en beter tarafı bir de defne faktörü var bende
onun da ayrı bir yer ihtiyacı var bu konuda haliyle :)))
hmm tamam o zaman ayşe sen bir mim başlatmış ol
takılarını anlatıp fotoğraflama mimi
ve nille beni mimlemiş ol
bizzde bu mimi yapalım
nası?
bak nasıl küt diye tepeden inme girdin blog dünyasına
ben ilk mimimi blog yazmaya başladıktan 3 yıl soora almıştım misal
torpilliyim ben! arkamda kapı gibi, en sağlamından 2 blogger var ! heyt beeee ! mimlenirim de, mimlerim de ! kim tutar beni =D =D =D
YanıtlaSilama hepsi cıvıl cıvıl, yaz gibi. :)))
YanıtlaSildi mi =)
YanıtlaSilyaz da gelsin artık bir an önce ama ;)
ben bunları kaçırmışıııım...
YanıtlaSilbi de soruyo bak ne burcusun diye, blogumda sağ tarafta kocaman bir akrepli saat duruyor nasıl görmezsin :)))e tabii su burcu var, su burcu var da denilebilir am :P balık benim iyi anlaştığım burçlardan.
nes'im aslansın demek organayzırlık bırdan geliyor, şimdi bu aslan kadınları her şeyi en iyi bunlar bilirler, her doğru onların gittiği yoldur, biraz kokoşturlar, lüksü severler vs vs ama onlarsız da olmaz erden mi biliyorum ablamdan ;) bu arada annem de balık, hahaha bizim eve döndü burası, bir akrep, bir balık ve bir aslan :)))
şimdi mimledin mi sen bizi söyle bakiyim :)))
15 Kasım'ı ben bir an niyeyse Kova diye yorumlamışım. İçinden çıkamamıştım. Doğru akrep burcu da var di miiii =D
YanıtlaSilTamam o zaman, Şimdi anlaşıldı herşey, niye bu kadar iyi anlaştığımız =D (sanki bunun illa mantıklı bi açıklaması olması gerekiyomuş gibi =P)
evet mimledim ! hadi bakiim ! bilgisayar başına ;)