Sinan'ın arabasıyla cuma gecesi yola koyulduk. Karada da kaptanımız Özgür idi. Yol nasıl geçti hiç anlamadım. Zaten yolun çoğunluğu "Yelda'nın çikolatası nerede" kaosuyla geçti =D Yelda bir çikolata getirmiş, birini bana verdi, birini kime verdi hatırlamıyorum. Bana verdiği çikolatayı çantanın gözüne atmışım. Sonra da unuttum nereye koyduğumu daha doğrusu, arabada bir yere düşürdüğümü sandım. Yol boyunca "vay Yelda'nın çikolatasını ne yaptın, yedin mi, madem yemedin çikolata nerede" tantanalarını dinledim. Çilem, tekneye çıkınca da bitmedi. Ne hafıza varmış arkadaş, eğitimden çok Yelda'nın çikolatasını ne yaptığım konuşuldu. Neyse ki en sonunda çikolata çantanın gözünden çıktı da, bu işkence de sona ermiş oldu. Neyse, Yelda'nın çikolatası krizi dışında yolculuğumuz pek keyifliydi.
Göcek'e varınca önce kahvaltı ettik. Sonra kendimize eldiven aldık. Sonra marketten alışveriş yaptık. Sonra eşyalarımızı ve marketten aldıklarımızı tekneye yerleştirdik.
Seyire hazırdık. Şimdi artık sözü, çoğunlukla benim, ara sıra bazı bazı Sinan ve Yelda'nın tuttuğu "seyif defterimiz"e bırakıyorum:
20/04/2013
Saat 14:40’da marinadan çıktık.
Kaptanımız, Özgür Salcan; mürettebat Sinan Aydın, Yelda Ayhan, Ayşe Keskalan.
İstikamet, Fethiye Körfezi.
Yekede, Sinan var.
Yelda ve ben usturmaçaları
çözmeyi öğrendik. Sonra da yeniden bağlamayı. Kıç kara halatlarını toplamayı
öğrendik.
Sinan, yekeyi Yelda’ya
devrederken, kerteriz verdi. Sinan da usturmaçaları çözmeyi ve bağlamayı
öğrendi.
15:46’da ana yelken açıldı.
İstikamet 120 derece.
15:55’de Cenova açıldı.
16:15 yelken ile gidilmeye
çalışıldı. Rüzgar olmadığından yelken toplama öğretildi.
16:18 darboğaza istikamet alındı.
Yeke’de Ayşe.
Daha sonra Ayşe yekeyi Yelda’ya
verirken kerteriz verdi.
Kaptanımız Merdivenli Koy’a
gitmekten vazgeçerek Tersane Koyu’na yanaşmaya karar verdi.
İskeleye yandan yanaştık. Ayşe
(Kaptan) boş palamarı kıyıdaki Yıldıray’ın eşi olan hanıma attı. (Taşa oturunca
panik oldu)
Landing drink yapılırken tabula
rasa, carpe diem, veni vidi vici felsefeleri tartışıldı. Sinan Kaptan sürekli
iş konuşması yaparken maalesef konuşmalara katılamadı. Katılamadığı gibi, bir
süre sonra konuları iş konusuna çekme çabaları gösterdi. Telefonunu kapatması
tavsiye edildi. Sinan Kaptan’ın tavsiyeye uymadığı gözlemlendi. Özgür Kaptan,
Yelda Kaptan’ın “parmaklı ayak çorapları”nı yadırgadı.
Landing drinklerimizden sonra
sırasıyla bira ve rakı içtik. Özgür ve Sinan Kaptanlar, Ayşe ve Yelda
Kaptan’ları kovdular. Zorla uyuttular. Başbaşa kalan Özgür ve Sinan Kaptanlar,
kendilerini korsanlarla savaşırken hayal etmeye başlamışlar. Yıldızlardan başı
dönen Sinan Kaptan, tuvalete gitmek için tekneden karaya çıkmaya çalışırken
düşmüş. Dışarıda uyurken üşüyerek içeri giren Özgür Kaptan Yelda Kaptan’ı
uyandırmış. Sabah oldu sanan Yelda Kaptan’ın “günaydın” şeklindeki nazik ve iyi
niyetli tavrına Özgür Kaptan homurdanarak “gün aymadı daha, vur kafayı yat uyu” diyerek
kabaca karşılık verdi. Duyduklarından ve maruz kaldığı tavırdan etkilenen ve
psikolojisi bozulan Yelda Kaptan, kafasını kamaranın tahtasına vurdu. Özgür
Kaptan, Yelda Kaptan’ın kafasını tahtaya vurmasını, kamarada ters şekilde
yatmasına bağladı. Sinan Kaptan'a kalırsa da, Yelda Kaptan mecazdan hiç anlamıyordu, Özgür Kaptan'ın "gün aymadı daha, vur kafanı uyu" şeklindeki sözlerini emir telakki eden Yelda Kaptan, kafasını bilerek kamaranın tahtasına vurmuştu !
Gerek oksijen fazlalığından, gerekse de tuvalete gideyim derken düşmesinden
dolayı, beyin hücreleri sonuna kadar açılan Sinan Kaptan’dan bir sürü inciler
duyduk: Mesela, “kerterizin oluyum apla” gibi.
Tersane Koyu |
Tersane Koyu |
Tersane Koyu |
21 Nisan 2013
Özgür Kaptan horul horul
uyurkene, Yelda Kaptan çoktan uyanmış ve fotoğraf makinasını alarak Tersane
Koyu’nun güzelliklerini fotoğraflamaya başlamıştı. Arkasından Ayşe Kaptan da
uyanarak makinasını kaptığı gibi fotoğraf çekmeye koyulurken, Sinan Kaptan da
oltasını alarak balık tutma girişiminde bulundu. Özgür Kaptan hala uyuyordu.
Bir süre fotoğraf çeken Ayşe Kaptan, denizin çağrısına daha fazla dayanamayarak
makinayı attığı gibi, kendini denize bıraktı. Uzunca bir süre çarşaf gibi
denizde kulaçlar atan Ayşe Kaptan, neredeyse bir saat sonra tekneye çıktığında,
Özgür Kaptan nihayet uyanmıştı. Sinan Kaptan, kafasından sonra oltasını da
kırdığı için balık tutamadı. Sulh içerisinde kahvaltımızı yaptık. Yelda’nın
başı döndü. Gökhan Koçak, Kaş’tan telefon bağlantısı kurdu. Özgür ve Sinan
Kaptanlar kahvaltıda Yelda Kaptan’ın başını kamaraya vurmasını konuştular.
Özgür ve Sinan Kaptanlar, Yelda Kaptan’ın mecazdan anlamayan biri olduğuna
kanaat getirdiler. Özgür’ün “vur kafayı yat” sözlerindeki mecazı anlamayan
Yelda Kaptan’ın kafasını bu yüzden vurduğu iddia edildi.
Saat 11:50’de gitmeye karar
verildi.
Saat 12:15’de Tersane Adası’ndan
halatları çözdük.
Tersane Koyu’nun tam karşısındaki
koya doğru ilerledik. Sıralıbük Koyu’na. Burada yanaşma çalışmaları yaptık.
Saat 18:44.
Logbook’u Sinan yazıyor:
"Defter ıslak olduğundan büyük
yazıyorum. Saat 12:30 ile 14:30 arası yanaşma çalıştık. İlk yanaşmayı Ayşe Kaptan
gerçekleştirdi. Her ne kadar biz gerildik, korktuk, titredikse de yanaştık. Bu
sırada Yelda Kaptan uyuyordu. Uyku mahmuru olarak uyandı ve 13:30’da aramıza
katıldı. Ben yani vakanüvist Sinan hem yanaştım hem de demir atma operasyonunda
dümen tuttum. J Son
olarak Yelda Kaptan yanaştı ve yanaşma eğitimi sona erdi.
14:30’da yelken açmak için koydan
çıktık ve yelken açtık. İlk dümencimiz Yelda Kaptan’dı. Sinan ve Özgür
Kaptanlar yelkeni açtılar. Önce ana yelkeni ardından Cenova’yı açtık. Özgür
Kaptan dümende. Ve orsa yaptık. Ve özellikle “Sayanod” anında tekne yatırdık ve
içine su bilem aldık. 16:30’a kadar sırasıyla Sinan, Ayşe ve Yelda Kaptanlar
dümene geçti. Tramola yaptık, geniş apaz yaptık."
Vakanüvistliği ben devraldım,
yani Ayşe Kaptan. Sinan Kaptan kaytardı. Yelken çalışmasının ardından,
Merdivenli Koy’a yöneldik, yanaşma için. Dümende Ayşe Kaptan vardı. Demiri
Özgür Kaptan attı. Izbarçoyu karadaki babaya Sinan Kaptan bağladı. (Yüzerek
tabi ki) Yelda Kaptan derinlik okudu. Hem de ızbarço halatını saldı. Yanaşmadan
önce koyda bir araştırma gezisi yaptık, bağlanacağımız babayı belirlemek için.
Bağlandıktan sonra önce Özgür Kaptan sonra Ayşe Kaptan sonra da Yelda Kaptan
yüzdü. Landing drinklerimizi içtikten sonra fotoğraf çekindik.
Merdivenli Koy |
Merdivenli Koya yanaşmamızın
Yelda Kaptan versiyonu:
"Bugünün en güzel seyirleri orsa
seyirleri oldu. Yalnız benim yaptıklarım biraz
farklıydı. Özgür Kaptan ve ekibin diğer elemanları bu seyre “Fırdöndü Seyri”
adını koydular. Çok hoşlandılar, dönüp dönüp durdular. Bugün gene ilk defa tramola ve
kavança yaptık. İlk tramolada dümende Sinan Kaptan vardı. Merdivenli Koya güzel
bir yanaşma yaptık. Koya girdiğimizde
rüzgar yavaşladı, Özgür Kaptan ve Ayşe Kaptan yelken topladılar. Özgür Kaptan
günün stresini atmak üzere kendini denize attı. Peşinden Ayşe Kaptan titreye
titreye teknenin merdivenlerinden denize indi. Ama uzun uzun güzelce yüzdü. En
sonunda ısrarlara dayanamayan ben de merdivenlerden inmek suretiyle denize
girdim. Bu arada arkadaşlar benim
hazırladığım landing drinkleri içtiler. Akşam yemeğinde spagetti vardı.
Sinan Kaptan’ın “jülyen” doğradığı et, domates, biberden hazırlanan sosla.
Sinan Kaptan etlerin bir kısmını ertesi gün balık avlamak için ayırdı. Yemekten
önce havuzlukta otururken kayalar üzerinde “Mare Nostrum”yazdığını gören Sinan
Kaptan, “bu ne demek” diye sordu. Bu şekilde Sinan ve Özgür Kaptanların “Mare
Nostrum”un ne demek olduğunu bilemediklerini öğrenmiş olduk. "Mare Nostrum"un "Bizim Denizimiz" demek olduğunu öğrenen Sinan Kaptan'ın canı sıkıldı. "Bunu kesin Yunanlılar yazmıştır buraya" dedi. Ekip olarak Sinan Kaptan'ın sakinleştirmek için hatırı sayılır bir çaba gösterdik. "Burası artık bizim denizimiz, ondan böyle yazmışlardır Sinan" dedik. Kayalıklara tırmanıp yazıyı silmeye kalkışan Sinan Kaptan'ı zor zaptettik. :) Sonra da, yemek boyunca
Sinan Kaptan’ın gökyüzündeki cisimler ve sembolizm üzerine sohbetlerine maruz
kaldık. Acaba bıraksaydık da kayalara tırmanıp gece boyunca yazıyı silmeye mi çalışsaydı ? "
Burada vakanüvistliği ben yani
Ayşe Kaptan devraldım. Sabah oldu. Yelda Kaptan ile Merdivenli Koyun pırıl
pırıl sularında deniz banyomuzu yaparken, Özgür Kaptan fotoğraflarımızı çekti.
Maceracı ruhuna yenik düşen Yelda Kaptan yüzmekle yetinmedi, karaya ayak basmak
istedi. Aslında bence Özgür Kaptan’ın “Karadaki kayanın içinde merdivenler var
gerçekten de. Çok güzel” şeklindeki sözleri üzerine gaza gelen Yelda Kaptan,
kendini karaya attı. Merdivenleri çıktı. Çıktı da ne oldu ? Boyu mu uzadı. Pis
kokuları içine çekmek zorunda kaldı. Bir de Özgür Kaptan’a kayanın üzerinden
pozlar verdi ki namı yürüsün. Tırmanacak merdiven kalmayınca orman yolundan
köye doğru tırmanışa geçen Yelda Kaptan, bu durumu Özgür Kaptan’ımıza haber
vermediği için bir süre sonra teknede Yelda nerede diye ufak çaplı bir panik
yaşattı. Özgür Kaptan defalarca “Yelda” “Yelda” diye seslendi. Fakat cevap
alamadı. Alamayınca merak etti. Ben ise sakindim. “Bir şey olmaz yaaaa, gelir.
Gelmese ne olacak, karada nasıl olsa, yürüye yürüye elbet bir yere varır”
dedim. Sinan’ın ise Yelda’nın yokluğu umrunda bile değildi. Ne bir merak, ne
bir endişe. Bir süre sonra karşıdan güle oynaya seke seke gelen Yelda Kaptan’a,
Özgür Kaptan güvenlik protokollerini hatırlattı ve kendisini sorumlu davranmaya
davet etti. Yelda Kaptan daveti hemen kabul etmedi, bir süre düşünmek
istediğini söyledi. Özgür Kaptan ve Yelda Kaptan kısa süre sonra barışarak,
teknede halatlara takılmadan güle oynaya halay çektiler. Ayşe ve Sinan
Kaptanlar da alkışlarla onlara eşlik ettiler.
Sinan Kaptan’dan inciler gelmeye
devam ediyor: “Orsalasa da olur, orsalamasa da”.
Merdivenli Koy’dan 12:30 civarı demir
aldık. Dümende Ayşe Kaptan; halatı babadan Yelda Kaptan aldı. Özgür Kaptan
Yelda Kaptan’ı çekti. Sinan Kaptan pozisyonun almış vaziyette “demiri çek”
komutu bekliyordu. Sinan Kaptan’ın beklediği komut, Yelda Kaptan tekneye
çıkınca geldi. Komutu Ayşe Kaptan verdi: “Demir al”. Demir al komutu şimdiye
kadar hiç bu kadar güzel bir şekilde verilmiş miydi acaba ? Ayşe Kaptan’ın
ustalıklı manevrası sayesinde koydan güvenle ayrıldık. Yeni ufuklara yelken
açtık. Dümende yine Ayşe Kaptan var iken, Özgür Kaptan rehberliğinde koy koy
dolaştık. En çok Martılı Koy’u sevdik. Sonra Ayşe Kaptan, ismini bir koya
verdi. Koyun adı bundan böyle “Ayşe Sultan Koyu”dur. Sonra Cenova açtık.
Arkadan gelen rüzgarla Cenova’yı iskeleye aldık.
Vakanüvistliği Yelda Kaptan
devralır: "Rüzgar yetersiz olduğunda Cenova’yı kapattık. Bu sırada Sinan Kaptan
rüzgarı 90 derecede tutuyordu. Ana yelkeni Yelda ve Ayşe Kaptan, Özgür
Kaptan’ın gözetiminde açtık. Ardından Cenova’yı açtık. Açış o açış, bir daha
kapatmadık. 14:30’da. Zigzaglar çizerek Büyük Sarsala’ya doğru gidiyoruz."
Burada vakanüvistliği Ayşe Kaptan
alır: Küçük Sarsala hizasına geldiğimizde yelkenleri toplamaya başladık.
Dümende Sinan Kaptan var. 90 dereceye ayarlayabildi Sinan Kaptan. Ayşe ve Yelda
Kaptanlar yelkenleri topladı. Usturmaçaları taktık Yelda ve Ayşe Kaptan
olaraktan. Yelda Kaptan yanaşma için dümene geçti. Tonozcu Ayşe Kaptan idi.
Sinan ve Özgür Kaptanlar kıç halatları hazırladılar. En güzel yanaşmayı Yelda
Kaptan yaptı. Alkışşşş !!!! Küçük Sarsala Koyu alkışlarla inledi. Civardaki
teknelerden gelip, “Nasıl yaptınız, nasıl yaptınız” diye sordular.
Halatçılarımızdan halatları tekrar tekrar atmaları istendi. Ramazan Bey, “Küçük
Sarsala Küçük Sarsala olalı böyle yanaşma görmedi” dedi. Bunları söylerken
gözleri dolu dolu oldu. Altın İskele Halkası’nı temsili olarak Kaptanımız Özgür
Salcan’a takdim etti. Sonracığıma Küçük Sarsala’ya iner inmez fotoğraf çekme/çekinme
seanslarımız başladı. Sonra yüzdük. Ayşe Kaptan’ın yüzerken birazcık fazla
açıldığı iddia edildi. Ayşe Kaptan iddiaları reddetti. Yelkenlide çırpınan
Sinan Kaptan’ın yanı sıra Özgür Kaptan da “nedir bu çilemiz” diye söyleniyordu.
Geri dönüşünde Özgür Kaptan Ayşe Kaptan’ın kulaklarını çekti. Tir tir titreyen
Ayşe Kaptan, bundan böyle “kulaksız Ayşe” olarak nam salacaktı. Akşam
Ramazan’ın hazırladığı mezeler ve karavida böceği eşliğinde kocaman bir levreği
midelere indirdik. Özgür, Sinan ve Ayşe kaptanlar, normal kaptanlar gibi rakı
içtiler. Yelda Kaptan bira içti ! Alkol konusundaki isteksizliği Yelda
Kaptan’ın gelecekteki kaptanlık kariyeri üzerine gölge düşürdü, şüpheler
uyandırdı ! Yemekte de yeni yeni özdeyişler yumurtlayan Sinan Kaptan’ın bu eserleri
Ayşe Kaptan tarafından ileride yayın haline getirilmek üzere kayda alındı.
Yemekteki sohbet özeldi, buraya yazılmaz dendi. Yemekte konuşulanlar yemekte
kaldı.
Küçük Sarsala |
Küçük Sarsala |
Küçük Sarsala |
23/04/2013
“Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan” nidaları ile uyanan Özgür Kaptan ve mürettebatı, kendileri ile bu güzellikleri yaşayamayan arkadaşlarını hemen face, foursquare ve bilimum sosyal medya üzerinden kutlama mesajları gönderdiler. Safranbolu'daki arkadaşlarla kahvaltı masası fotoğrafları yarıştırıldı. Onların menüsü zengindi, bizimse manzaramız tadına doyum olmaz güzellikteydi. Yenişemedik dersem yeridir. =D
Bugün ilk uyanan Sinan Kaptan
oldu. Onu Ayşe Kaptan izledi. Özgür Kaptanımız yine her zamanki gibi en son
uyanan kişi olma özelliğini korudu. Özgür ve Yelda Kaptanlar uyanana kadar
karada oturan Sinan ve Ayşe Kaptanlar birbirlerinin fotoğraflarını çektiler.
Kahvaltıdan sonra Küçük Sarsala’ya veda zamanı
gelmişti. Yekede yine Yelda Kaptan vardı. Ayşe Kaptan sanırım tonoz halatını
filan topladı. Özgür ve Sinan Kaptanlar ne yaptılar hiçbir fikrim yok. Zira
unutmuşum. E aradan onca zaman geçti tabi. Neyse aklımda kalanları yazacağım,
kalmayanları uyduracağım artık şu saatten sonra. Neyse bi şekilde Küçük Sarsala’dan
ayrıldık. Yelkeni açtıktı diye hatırlıyorum. Galiba yine bir iki fırdöndü seyri
yapmış olabiliriz =P Yekede Yelda Kaptan’ın olduğunu hatırlıyorum, bir türlü
Özgür Kaptan’ın verdiği kerteriz doğrultusunda gidememişti. Ama bunu
beceriksizliğine değil de, o gün eğitimin bitecek olmasının ve Göcek’ten
ayrılacak olmamızın verdiği hüzne bağlıyorum. Çok iyi niyetliyim yaa. Neyse.
İşte bir şekilde marinaya yanaştık. Ama önce yakıt doldurmak için yakıt iskelesine
yanaştık. Sonracığıma esas marinaya yanaştık. Özgür Kaptan telsizden yanaşmak
üzere limana yaklaştığımızı anons etti. Şimdi adını unuttum botla bir arkadaş
geldi bize yardımcı olmak için. İskelede bekleyen kaptan, Özgür Kaptan’dan
manevrasını tekrar yapmasını istedi. Ama Özgür Kaptan kendi manevrasını
yapmakta ısrar etti. Meğersem, ne şekilde yanaşılacağı kaptanın kararı imiş.
Karadaki kaptanların söyledikleri hava cıva imiş. Yarım saat de sürse bir saat
de sürse, tekne kaptanının istediği şekilde yanaşılırmış. Bunu o zaman orada
Özgür Kaptan söylemişti. Sonra Ankara Yelken Kulübünde ders veren eğitmenden de
aynı sözleri duyunca, Özgür Kaptan’ın ukela olmadığına kanaat getirdim.
Yanaştıktan sonra tekneyi boşaltmamız biraz zaman aldı. Sanki 4 gün değil de 4
hafta kalacakmışçasına yiyecek ve içecek almışız. Yiye içe bitirememişiz. Bir
kısmını Ankara’ya getirdik, Sinan Kaptan’ın vadi manzaralı evinde yedik içtik.
Hala her şeyi tüketememiştik. Sonra aceleyle duş aldık. Özgür Kaptan “saat
17:00’de teker döner” diye bizi acele ettirdi. Valla 5 dakikada Yelda da ben de
hazır ve nazır şekilde arabanın başındaydık. Yolda manzara pek güzeldi. Koca
Yusuf’ta yemek yedik. Foursquare’e “tarhana çorbası” güzel diye tavsiye
yazmışlar. Bana kalırsa vasattı. Ama şu saçta gelen şey fena değildi. O da
aslında yağlıydı. Neyse. Olsun. Sonra işte müzik dinleye dinleye, güle oynaya, sulh içerisinde Ankara’ya vasıl
olduk.
Sürç-ü lisan ettiysek affola.
“Affola”ya kafiye olsun diye
yazıyorum, tramola =D
Ve biraz daha fotoğraf:
Göcek |
Tersane Koyu |
Tersane Koyu |
Tersane Koyu |
Tersane Koyu |
Küçük Sarsala |
Küçük Sarsala |
end of the adventure... Ankara'ya dönüş yolunda.... |
çikolatayı kim yedi?
YanıtlaSilsahi “Mare Nostrum” ne anlama geliyordu?
“kerterizin oluyum apla” hoş inciymiş..
kaptan'ın çok olduğu yerde yeLkenLi çok yeLLenmiştir :)
seyir defteriniz ve keyfiniz daim oLsun..
tebriklerCE..
Çikolatayı ben yemedim =) Mare Nostrum "Bizim Denizimiz" demek =D Çok teşekkürler Celal Bey =D
YanıtlaSilBen bunları şimdi daha iyi anlıyorum. İlk okudğumda kafamda pek canlanmamıştı...
YanıtlaSilYalnız seyir defterini siz 3 kişi tutmuşsunuz 4 kişilik teknede, bana 6 kişilik teknede tek başıma tutturdunuz :( Acımasızlar.... Şaka bir yana çok keyifliydi :)