7 Kasım 2014 Cuma

Hitit Ülkesinde Bir Gün ve Yelda'ya Nanik'li Yazı =D

Kurban Bayramı'nda Ankara'da kaldık diye, yakın çevremizi de mi gezmeseydik yani ? Bayramın son günü müydü, sondan bir önceki günü müydü, Sertaç topladı bizi. Bizi dediğim Yelda ve beni. İstikametimizi, Hitit'lerin başkenti Hattuşa olarak belirlemiştik. Yolculuğumuz çok sürmedi. 1.5-2 saat sonra Hattuşa'daydık. 


Hattuşa'yı gezerken, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda aynı dönem bursiyer arkadaşlarımdan Zeynep Bilgi Buluş'la karşılaştık. Yıllar sonra karşılaşmak ne hoştu. Buradan ona selam gönderiyorum tekrar. :) Hattuşa'dan sonra Yazılıkaya ve Alacahöyük'ü de ziyaret ettik.



Gezimizin sonunda da Alacahöyük'te Arinna Kafe'de yorgunluk çaylarımızı içtik. 


Ankara'ya doğru yola koyulmadan önce, yolumuzun üzerindeki, hala işlevini koruduğu iddia edilen Hitit Barajı'nı görmeye gittik. M.Ö. 1240 yıllarında Anadolu'da büyük bir kuraklık olmuş. Hitit Kralı IV. Tudhalia, Mısır'dan buğday getirmiş. Ertesi yıl da, Orta Anadolu genelinde 10 tane baraj yaptırmış. Alacahöyük'teki baraj hariç, diğerlerinin hepsi işlevini yitirmiş. Alacahöyük'teki Hitit Barajı'nın kaynak suyu gövdesinden çıktığı için, günümüze kadar akmaya devam etmiş. Barajın günümüzde Alacahöyük halkı tarafından tarım arazisi sulamasında kullanıldığı yazıyor, kazı alanı resmi sponsoru Yüksel İnşaat'ın bilgilendirme panosunda. Biz gittiğimizde ise, gölün etrafı pislik içindeydi, çöplüğe dönmüştü.




Neyse efenim, Hititler ile ilgili olaraktan yaptığım google araştırmamda, en çok ilgimi çeken bilgileri de sizinle paylaşayım dedim. Paylaşmadan önce Hattuşa fotoğrafları gelsin:

 

 
 





Hititler, Mısır'lılar ile anlaşmazlığa düşünce, Kadeş Savaşı çıkıyor. Tarihteki ilk barış anlaşması ise, bu savaşın ardından imzalanıyor: Kadeş Barış Anlaşması. II. Ramses ile II. Muvatalli durup dururken barışmaya karar vermemişler tabi. Asur tehlikesi, iki krala bu anlaşmayı imzalatmış paşa paşa. Kralın mührünün yanı sıra, kraliçenin mührü de varmış antlaşmada. Ne yazık ki, antlaşmanın gümüş levhalara kazınmış olan asıl metinleri kayıpmış. Boğazköy kazılarında kil tablet olarak bulunan bir kopyası, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde imiş. Antlaşmanın çivi yazılı tabletinin büyütülmüş kopyası New York'ta, Birleşmiş Milletler Binası'nda asılıymış.

Bir zamanlar Ankara'nın gözde alışveriş merkezi olan Karum'un kelime olarak kökeni de Hitit diline gidiyormuş meğer. Hititler'in başkenti olan Boğazköy'de, Hattiler ve Asur'lu tüccarlar konaklarlarmış. Şehirde Asur'lu tüccarların ticaret yaptıkları pazar yerine "Karum" denirmiş.

Hititler'in, göze çarpan bir yanı da yönetim biçimi. Pankuş denilen imparatorluk meclisi, Kral'ı bile denetleme yetkisine sahipmiş. 

Türkiye'nin ilk Hititolog'u merhum Ord. Prof. Dr. Sedat Alp'i anmadan geçmek olmaz. 1932 yılında, Atatürk'ün açılmasını sağladığı bir yarışmayı kazanarak, Leipzig ve Berlin Üniversiteleri'nde Eski Çağ Tarihi, Hititoloji, Eski Anadolu Dilleri ve Kültürleri, Sümeroloji ve Arkeoloji eğitimi alıyor. Türkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca, Arapça, İbranice, Hititçe, Asurca, Sümerce, Hattice, Latince, Eski Yunan dillerini bilen Ord. Prof. Alp, herkese örnek olacak nitelikte bir adanmışlıkla sürdürdüğü çalışmalarını pek çok makalede, kitapta kalıcı hale getirmiş. Türkiye Bilimler Akademisi'nde çalıştığım yıllarda, kendisiyle tanışma ve toplantılarda karşılaşma şansını yakaladım. Azmi, çalışkanlığı, duruşu, tarzıyla örnek bir insan, örnek bir bilim insanıydı. Ord. Prof. Alp'in, kitaplarından birine adını da veren "Hitit Güneşi", bir zamanlar Ankara'nın simgesiydi. 

 

Ahmet Ümit, Hititler ile ilgili bir roman yazmış. Bilmiyordum. Yelda'dan öğrendim. Romanın adı: "Patasana". Patasana'da, bir kazı alanında işlenen cinayetin öyküsü ile kazı alanında bulunan tabletlerde anlatılan o döneme ait hikayeler eş zamanlı olarak ilerliyor. Bu romanı okumaya başladım. Hititler'i konu alan diğer romanlar ise şöyle: Anitta'nın Laneti, Mahfi Eğilmez; Hattuşa'dan Kaçış, Mahfi Eğilmez; Kadeş Galibi, Birgit Brandau; Demir Taht, Nesrin Baytok. Roman isimleri için Yelda'ya teşekkür ediyorum. Bir de nanik yapıyorum. Neden derseniz, Hattuşa gezimizi KHBAG'ın bloguna kendisi yazacaktı. Gezinin üzerinden haftalar geçti. Hattuşa'nın üzerine bir de Kaş'a gittik geldik. Cumhuriyet Bayramı'mızı kutladık. Yelda hala yazıyı yazacak. Ben bile yazdım bitirdim. Bekliyoruz Yelda =D

Yazılıkaya ve Alacahöyük fotoğrafları ile yazı bitsin.

Yazılıkaya

Yazılıkaya
Yazılıkaya



Yazılıkaya
Yazılıkaya

Yazılıkaya
Yazılıkaya
Yazılıkaya
Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük

Alacahöyük








2 yorum: